
Sonunda bir yiğit, kanayan yaraya neşteri vurdu. Başta Fatih Atlı olmak üzere, minikten başa tüm yiğitler Kırkpınar’da güreşmeli!
Umarım bu duygu ve düşüncelerinden ötürü, Tarihi Edirne Kırkpınar’da altın kemer kazanmış bir yiğidi sıkıntıya sokmazsınız.
Bir yaraya zamanında müdahale edilmezse, o yara sadece bulunduğu yeri değil, bütün bedeni sarar. O saatten sonra yapılan her müdahale beyhude kalır.
Bin yıllık tarihi, ata yadigârı olan kültür mirasımız “Geleneksel Yağlı Güreşimiz”, maddi hesaplar ve ekonomik planlarla; genleriyle, geleneğiyle oynanarak değiştirilemez, değiştirilememelidir!
Tarihi Edirne Kırkpınar Er Meydanı, erlerin, yiğitlerin meydanıdır. Altı yüz, yedi yüz yıldır hiçbir güç, hiçbir sistem, hiçbir yönetim pehlivanlara “sen gel, sen gelme” deme cüretini göstermemiştir.
Bugün adı "geleneksel" olan bu kadim güreş, geleneğinden adım adım, parça parça koparılmakta, asimile edilmektedir. Kurallar, kaideler değişime uğramaktadır.
Üstelik bu değişim, göstermelik istişare toplantılarında; pehlivan katılımının iki elin parmaklarını geçmeyecek kadar düşük olduğu oturumlarda yapılmaktadır.
Yönetim olarak şu savunmayı yapabilirsiniz:
“Biz tüm pehlivanları davet ediyoruz. Bin kişi de gelse, üç kişi de gelse, çoğunluğu sağlayıp kararlarımızı alırız.”
Evet, mevzuat bunu sağlar.
Ama bu işin bir de insani ve vicdani boyutu var!
Türkiye genelinde 4 bine yakın pehlivan var.
Başpehlivan sayısı 80 civarı…
Başaltı 90, büyük orta 100, küçük orta birkaç yüz…
Ancak katıldığımız çalıştaylarda gördük ki, her boydan pehlivan sayısı toplamda 100’ü bile bulmuyor!
Burada mesele, “kaç kişi katıldıysa ona göre karar alırız” meselesi değil; mesele, “en yüksek katılımı nasıl sağlarız?” sorusudur.
Çünkü yöneticiler gelip geçicidir, fakat pehlivanlar ve seyirciler bu sporun temel taşıdır!
Eğer meseleye buradan bakarsanız, o zaman yapılması gereken açıktır:
Çalıştaylara her boydan temsilciler, akademisyenler, eski usta pehlivanlar davet edilmeli.
Ve bu çalıştaylarda herkes, korkmadan, çekinmeden; sözü kesilmeden fikrini dile getirmeli, istişareyle karar alınmalıdır.
Yoksa bugün oturduğunuz emanet koltuklar yarın başkasına geçer, o da aldığınız kararları geri çeker.
Bu şekilde Ata sporumuz bir ileri, bir geri gider; asla yol alamaz!
Açık ve net söylüyorum:
Hiç kimse pehlivana kota koyamaz!
"Sen gel, sen gelme" diyemez!
Nasıl ki yedi bölgede binlerce pehlivanla lig güreşleri sorunsuz yapılabiliyorsa, yağlı güreşin zirvesi Kırkpınar da aynı şekilde yapılabilir!
Çünkü bu spor sıradan bir spor değil.
Bu spor bizim gen sporumuz, kültür mirasımızdır.
Hiç kimsenin yiğitleri er meydanından mahrum etmeye hakkı yoktur!
Kanun ve mevzuat sizi haklı çıkarabilir.
Ama pehlivanlar razı değilse, siz haklı olsanız da helal olmaz!
Merhum Alev Alatlı'nın da dediği gibi:
"Helalleşmek, mahkemede dava kazanmaktan daha değerlidir."
Her yasal hak, helal değildir!
Karar alırsınız, evet…
Ama pehlivan buna razı değilse, seyirci bu kararı içine sindiremiyorsa, vebali size yeter!
Unutmayın:
Ego ön plana çıkıp istişare, gönül erleriyle değil de emir erleriyle yapılırsa, aldığınız kararlardan asla emin olamazsınız.
Bu yüzden diyorum ki, hata payı olan her kararın kazancı da, zararı da olur.
Ama o kararın ilk vebali sizindir!
Bilesiniz...
Yalçın Kaynak / Sadece Güreş Programı Yorumcusu
Yorum Ekle
Adınız / RumuzYorumunuz